Türk Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği Başkanı önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, 16 Kasım 2021'de hayata gözlerini yuman düşünür Sezai Karakoç'un ardından yazılı bir değerlendirme paylaştı. Aydemir, Karakoç'un şiir sanatının ötesinde bir uygarlık düşüncesi yarattığını belirterek, onun etkisinin bugün hâlâ canlı biçimde sürdüğünü ifade etti.
Karakoç'un yalnızca şair kimliğiyle anılmasının yanlış olacağını söyleyen Aydemir, onun aynı zamanda fikir adamı, siyasi önder ve dava bilincine sahip bir insan olduğunu vurguladı. "Onun bıraktığı miras, bir kitabın kapakları arasına sıkışacak türden olmaktan uzak; bilakis bir toplumun yeniden uyanış yolculuğu kadar köklü" ifadelerini kullandı.
Ergani'den büyük davanın merkezine
Aydemir, Karakoç'un Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde başlayan hayat serüveninin, zamanla ülkenin dört bir yanındaki gençlerin ruhunu saran bir uyanış hareketine dönüştüğünü hatırlattı. Lise yıllarında kaleme aldığı dizelerle kendini gösteren, ardından kurduğu dergi ve düşünce ekolüyle Türk edebiyatında yeni bir hava estiren Karakoç'un her satırında yeniden hayat bulma çağrısı taşıdığına dikkat çekti.
İkinci Yeni akımıyla özdeşleştirilen Karakoç'un aslında her daim İslam uygarlığı merkezli özgün bir çizgide durduğunu anımsatan Aydemir, "O, Batı'nın sokaklarında gezinen hüzünlü bir kalem sahibi olmaktan ziyade, İslam toplumunun ufkuna doğru söz söyleyen bir rehberdi" dedi. Karakoç'un metinlerinin, pozitif düşünceden kapitalist düzene, modern ideolojilerden tüketim anlayışına kadar birçok alanda derinlikli eleştiriler içerdiğini belirten Aydemir, "Onun eserleri, salt edebiyat talebelerinin elinde değil, devlet adamının, idarecinin, eğitimcinin, gencin masasında bulunması gereken yapıtlardır" değerlendirmesinde bulundu.
Siyaset ve sanat aynı çatıda
Aydemir, Karakoç'un kurduğu partinin de bu fikir mirasının siyaset sahnesinde karşılık bulma çabasının bir sembolü olduğunu, sanat ile siyasetin onda birbirini tamamlayan iki yol olarak ilerlediğini söyledi. Karakoç'un kalemini güç savaşının değil, kıymet kavgasının aracı olarak kullandığını vurgulayan Aydemir, "Günümüzde gençler sosyal medyada bir cümlesini yeniden yayıyorsa, bu, o davanın hâlâ nefes aldığının, sesinin hâlâ işitildiğinin göstergesidir" ifadelerini kullandı.
Sezai Karakoç'un "gülümsemek yüzün zekatıdır" sözünü anımsatan Aydemir, bu cümlenin bile başlı başına bir medeniyet dersi taşıdığına işaret etti. Karakoç'un gülüşü, inceliği ve vakur duruşuyla bir ahlak dili kurduğunu dile getiren Aydemir, "O, öfkeyle değil asaletle, sloganla değil derin cümlelerle konuştu. Eserlerinde olduğu gibi yaşamında da gösterişten uzak, sessiz ama fevkalade güçlü bir yol tercih etti" dedi.
Arşiv koruması acil ihtiyaç
Aydemir, Karakoç'un vefatının üzerinden yıllar geçmesine karşın Mona Roza'dan Sürgün Diyarından Başşehirlere uzanan şiirlerinin hâlâ dillerde dolaştığını, konferans kayıtlarının ve konuşmalarının gençler tarafından merakla izlendiğini hatırlattı. Karakoç'un fikir ve şiir dünyasına ait arşivlerin korunması, yeni nesillere aktarılması için daha sistemli çalışmalar yapılması çağrısında bulunan Aydemir, "Her şehirde bir Sezai Karakoç kütüphanesi, her üniversitede onun adını taşıyan bir bölüm, her lisede onu anlatan en az bir ders olmalı" önerisinde bulundu.
Türk Parlamenter Gazeteci ve Yazarlar Birliği olarak Karakoç'un hatırasını canlı tutmayı vazife bildiklerini ifade eden Aydemir, açıklamasını şöyle tamamladı: "Sezai Karakoç, bu milletin kalbinde bir hüzün, zihninde bir çağrı, ufkunda bir işaret fişeği olarak yaşamaya devam ediyor. Vefat yıldönümünde ona rahmet dilerken, asıl yapmamız gerekenin, onun metinleriyle yeniden buluşmak, diriliş fikrini kendi hayatımıza taşımak olduğunu unutmamalıyız. Çünkü bazı insanlar toprağa verildiği gün, aslında sözleriyle yeniden doğar; Sezai Karakoç da bu isimlerin başında geliyor."